Saygı, Özlem ve Minnetle Anıyoruz
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü Vefatının 87. Yılında Saygı, Özlem ve Minnetle Anıyoruz…
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, 10 Kasım 1938 günü saat 09.05’te ebediyete intikal etti. O tarihten bu yana her yıl 10 Kasım, Atatürk’ü Anma Günü olarak kabul edilirken, aynı hafta Atatürk Haftası olarak anılıyor. Bu hafta boyunca Atatürk’ün yaşamı, yurtseverliği, inkılapları ve ilkeleri geniş kapsamlı etkinliklerle anlatılıyor.
ATATÜRK’ÜN ÖLÜMÜNÜN 87. YIL DÖNÜMÜ
Bu yıl, Atatürk’ün vefatının 87. yıl dönümü. 10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü ve Atatürk Haftası kapsamında Türkiye’nin dört bir yanında anma törenleri düzenleniyor. Saat 09.05’te sirenler çalıyor ve vatandaşlar saygı duruşuna geçiyor.
ATATÜRK'ÜN ÖLÜM ANI!
Ölüm anında yanında bulunanlardan naklen;
Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak:
"Saat 18.00'den sonra yanından ayrılıp, günlük işlerimle meşgul olmak üzere büroma inmiştim; çok geçmeden fenalaştığını telefonla bildirdiler (saat 18.55). Telaşla hususî daireye koştum; yatak odasının iç içe olan iki kapısı arasındaki boşlukta Ali Kılıç duruyordu. Odaya girdiğim zaman Atatürk'ü şu vaziyette gördüm: Yatağın ortasında, iki elini yanlarına dayamış, oturuyor ve mütemadiyen öğürerek: "Allah kahretsin" diye söyleniyordu; ara sıra da hizmetçilerin tuttukları tasa koyu kahverengi bir mayi (pıhtılaşmış kan) çıkarıyordu.
Nöbetçi Doktor Abrevaya ile o sırada yetişen Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp kendisine yine bir taraftan bazı ilaçlar enjekte etmeye, bir taraftan da buz parçaları yutturmaya başladılar; bir aralık sağında bulunan tuvalet masası üzerindeki saate baktı; her halde iyi göremiyordu ki bana sordu:
"Saat kaç?.."
Cevap verdim: "7.00 Efendim."
Aynı suali bir iki defa daha tekrar etti, aynı cevabı verdim. Biraz sükûnet bulunca yatağa yatırdık; başucuna sokuldum:
"Biraz rahat ettiniz değil mi efendim?.." diye sordum.
"Evet!.." dedi.
Arkamdan Neşet Ömer İrdelp yanaşıp rica etti: "Dilinizi çıkarır mısınız efendim?"
Dilini ancak yarısına kadar çıkardı; Dr. İrdelp tekrar seslendi: "Lütfen biraz daha uzatınız!.." Nafile!.. Artık söyleneni anlayamıyordu; dilini uzatacağı yerde tekrar tamamen çekti; başını biraz sağa çevirerek Dr. İrdelp'e dikkatle baktı ve "Aleykümselam" dedi; son sözü bu oldu ve ikinci ponksiyondan tam 30 saat sonra komaya girdi"
9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda öldü.
10 KASIM’IN ANLAMI VE ÖNEMİ
10 Kasım, sadece Atatürk’ün ölüm yıldönümü değil, aynı zamanda Türk halkının onun inkılaplarına ve ilkelerine duyduğu saygının göstergesi olarak kabul ediliyor. Atatürk’ün eğitime verdiği önem, kadına verdiği değer ve hayvan sevgisi, onu evrensel bir lider olarak öne çıkarıyor. Atatürk, sadece Türk halkı tarafından değil, farklı milletlerce de örnek alınan bir lider olarak hatırlanıyor.
10 KASIM 1953: ATATÜRK’ÜN NAAŞININ ANITKABİR’E NAKLİ
Atatürk’ün naaşının Anıtkabir’e taşınması ve defin töreni, 10 Kasım 1953 günü büyük bir katılımla gerçekleştirildi. Mehmet Arif Demirer, Ankara Koleji’ndeki izci grubu ile törenin provasında yer aldıklarını ve 7 Kasım’da Anıtkabir’de her detayın santim santim planlandığını aktardı.
Mehmet Arif Demirer, Ankara Koleji’nde öğrenim gördüğü yıllarda okulun izci grubunda olduğunu ve arkadaşlarıyla birlikte tören için seçildiklerini anlattı.
Tören günü ise Atatürk’ün naaşı öğle saatlerinde askerler tarafından Aslanlı Yol’dan geçirilerek Anıtkabir’e getirildi. O gün Ankara’da yaklaşık 70 bin kişi törene katılarak Büyük Önder’i son yolculuğunda yalnız bırakmadı.
ANKARA VE SELANİK’TE TARİHİ TÖRENLER
Demirer, dönemin Cumhurbaşkanı Celal Bayar, 2. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Başbakan Adnan Menderes ve Meclis Başkanı Refik Koraltan’ın Etnoğrafya Müzesi’nden yürüyerek Anıtkabir’e geldiğini anlattı. Bayar’ın konuşmasının çok duygusal geçtiğini belirten Demirer, Bayar’ın tören sırasında ağladığını ve 3,5 saat süren yürüyüşün ardından Anıtkabir’de yarım saat ayakta kaldığını aktardı.
Ayrıca, Bayar’ın 1 Kasım 1952’de Selanik’e giderek Atatürk’ün doğduğu evin boş ve bakımsız olduğunu görüp, burayı müze olarak düzenletme talimatı verdiğini söyledi. Böylece 10 Kasım 1953’te Ankara’da Atatürk’ü vatan toprağına kavuştururken, Selanik’te de Atatürk Müzesi açıldı.