Cahit Zirgüleli

F.Ü. ARAŞTIRMA HASTANESİNDE NELER OLUYOR?

Cahit Zirgüleli

Başlığa bakıp heyecanlanmayın hemen. Öyle adli bir mesele yok. Daha önce de yazmıştım, ben halkın içinde yaşayan bir köşe yazarıyım. Bir vatandaş olarak hastanenin rutin işleyişinden bahsedeceğim. 

Ama önce bir hatırlatma. Malum, bir haftadır her yerde aynı haber. Bizim Fırat Üniversitesi dünyanın mı, Türkiye'nin mi en iyi üniversitelerinden birisi seçilmiş. 

Hani derler ya duy da inanma!

Üniversitenin şu anki durumu öğretim açısından nasıl bilmem.  Ama sağlık sorunlarım nedeniyle zaman zaman Fırat Üniversitesi Araştırma Hastanesine gidiyorum ve kendi kendime şöyle diyorum:  “Bu üniversite bu anlayışla dünyanın en iyi üniversiteleri arasına girmişse vah dünya ilim âleminin haline!”

Geçen bu hastanede bir süre yatmak zorunda kalan bir arkadaşım bana hastanede kaldığı sürede kendini II. Dünya Savaşı’nda adalarda unutulan Japon askerleri gibi hissettiğini söyledi. Ben “Ne alaka?” diye sorunca anlattı.

Meğer II. Dünya Savaşı sırasında Japonlar, adaları savunsun diye bazı askerleri adalara bırakmış. Sonrasında savaşı kaybedip barış antlaşması imzalanmış.  Ama adalardaki askerler unutulmuş.

Garipler de savaşın bittiğini bilmediklerinden yıllarca orada nöbet tutmaya devam etmişler. Hatta bazıları kendi komutanları gelip nöbeti bırak, demeyinceye kadar da silahını bırakmamış. 

İşte hastanede yatan bu arkadaşım da doktorun kendisini Japon askeri gibi unuttuğunu, doktorun yüzünü günlerce göremediğini, gördüğü zaman da doktorun kendisine hiçbir açıklama yapmadan asistanına bir şeyler söyleyip gittiğini aktardı. 

Şimdi burada amacım doktorlarımız kötülemek değil, onların ne büyük gayret ve özveriyle çalıştığını elbette biliyorum. 

Ama insanların hastanelerde gördüğü, yaşadığı da bunlar. F.Ü. Araştırma Hastanesinde Prof. düzeyinde bir hocayı görmek, ona bir şey sormak Cumhurbaşkanına ulaşmaktan daha zor. Hepsinin muayenehaneleri var. Haklarıdır, bilgi en kıymetli değer; bunu maddi kazanca dönüştürmek herkesin hakkı. Ama bunu yaparken milletin hakkını da gözetmek, bu hakkı da korumak gerekmez mi?

Çalışanlara gelince orada toplumsal bir problemle karşı karşıya olduğumuzu belirtmek isterim. O da üslup problemi. Biz toplum olarak sosyal yaşantıda birbirimize nasıl hitap edeceğimizi bilemiyoruz. Tamam, onları da anlıyoruz yoğunluk var ama karşıdaki de bir hasta. Tahammül sınırı düşük, derdini çözmenin peşinde. Az bir nezaket, az bir ilgi birçok şeyi çözecek ama ne gezer!..

İşe girene kadar el etek öpenler kazara bir görev kendilerine verildiğinde Ali kıran baş kesen oluyorlar.  

Kimse babasının hayrına iş yapmıyor. Herkes emeğinin karşılığını alıyor. Öyleyse bu karşılığın hakkını vermek de herkesin görevi olmalı!..

Hülasa F.Ü. Araştırma Hastanesi hepimizin bir değeri. Bizim kıymetlimiz. Onun harap olup bir dert yumağı olmasına razı olamayız. Hastanenin idarecileri sorunları tespit edip bu sorunlara ivedilikle çözüm üretmeli vatandaşın buradan güler yüzle ayrılmalarını sağlamalılar. 

Fırat Üniversitesi de madem ki dünya çapında bir üniversite olduğu iddiasında o zaman halkla en iç içe  olduğu hastanesini daha bir dikkatle takip etmeli!

Ne demiş atalarımız “Bal bal demekle ağız tatlanmaz!..”
 

Yazarın Diğer Yazıları