Cahit Zirgüleli

KİLÂB-I ZULME KALDI GEZDİĞİN NÂZENDE SAHRÂLAR

Cahit Zirgüleli

“Vatan Şairi” deyince az buçuk edebiyatla haşır neşir olanların aklına Namık Kemal ismi gelecektir. Namık Kemal yaşadığı dönem itibariyle çok önemli mevkilere gelebilecek, fevkalade bir hayat yaşayabilecek konumdayken “izzet ve ikbal” ile hükümet kapısından vazgeçmiş hatta yanlışlıkların tam karşısında yer almış, bugün örneğini pek göremediğimiz bir aydın ve devlet adamı. Hayatı boyunca doğruluktan şaşmamış, inandıkları uğruna mücadele etmekten kaçmamış samimi bir vatansever. Başlıktaki dize de ona ait. Onun meşhur “Hürriyet Kasidesi” adlı şiirinin son beytinin ilk dizesi. 

Şair, başlığa aldığımız dizesinde bugünün diliyle diyor ki “Gezdiğin nazlı beldeler zulüm köpeklerine kaldı.” Şairin hayatı ve yaşadığı dönem göz önünde bulundurulduğunda “nazlı beldeler” olarak ifade edilen yerlerin bugün kan ve gözyaşının eksik olmadığı Müslüman coğrafyaya tekabül ettiğini söylemek pek de zor olmasa gerek. 

Müslüman coğrafya derken sadece Orta Doğu’dan bahsetmiyorum. Bir zamanların ilim ve medeniyet beldeleri olan, bugünkü dünya için Londra, Paris, Münih, New York ne ise o günkü dünya için o anlama gelen Semerkant, Herat, Gazne, Horasan, Bağdat, Şam… gibi şimdi viraneye dönmüş bir coğrafyadan bahsediyorum.  

Ne yazık ki artık bu beldeler insanın doğduğuna pişman olduğu, bulacağı ilk fırsatta terk etmek istediği yerler durumunda.

Uzun süredir bombalar hep bu coğrafyada patlıyor, kan ve gözyaşı hep bu coğrafyada akıyor, tarihin en acı olayları hep bu coğrafyada yaşanıyor. İşte bunun son örneği sürekli kanayan yara Filistin!... Küçücük bir alana sıkıştırılmış milyonlarca mazlum, her an tepelerinde patlayan bombaların, üzerlerine acımasızca sıkılan kurşunların hedefi durumunda.

Zulüm köpekleri bu yaralı ceylanı her yerinden ısırıyor, bir parçasını koparmaya çalışıyor. Ellerindeki imkânlarla tüm dünyaya kendilerini masum, Filistinlileri ise zalim gösteriyor ve ne yazık ki bütün dünya da buna inanıp veya inanmış gibi yapıp bu zulme seyirci kalıyor.

Peki, biz burada neyi tartışıyoruz, Araplar bize isyan edip bizi arkadan vurmasaydılar, Filistinliler de vatanlarını satmasaydılar. Bu argümanların bugün yaşanan zulmü durdurmaya veya engellemeye ne faydası var? 

Fransız İhtilali’yle bütün dünyaya yayılan milliyetçilik fikri doğaldır ki Arapları da etkiledi, onlar da kendi milli devletlerini kurmak istediler. Bu durum, gayet doğal bir sonuç olarak tarihin akışına uygun değil mi?

Tarihi kitaplardan okuyarak değil de dizilerden seyrederek öğrenmek böyle garip tartışmalara da neden oluyor kanaatimce. Geçmişteki olayları bir övünç veya hesaplaşma vesilesi kılmak yerine bugüne doğru sonuçlar çıkarmak için kullanırsak daha faydalı bir iş yapmış oluruz.

Namık Kemal bu dizenin devamında ise  “Uyan ey yâreli şîr-i jeyân bu hâb-ı gafletden” diyor. Yani bugünkü Türkçe ile “Ey yaralı kükreyen aslan! Uyan artık bu gaflet uykusundan!”

Yaralı aslan olarak ifade ettiği Osmanlı. Şimdi ben de burada bugünün modasına uyup bir New Osmanlı güzellemesi yapmayayım. Osmanlı o devrin var ettiği dinamiklerin bir ürünüydü, gelişmelere ayak uyduramayınca şerefli bir mazide yerini aldı. 

Mevlana gibi dersek dün dünle gitti cancağızım. Bugünü anlamak istiyorsak şunu sormamız gerekiyor kendimize. Bu nazlı beldelerin bugünkü sahipleri neyle uğraşıyor, neler yapıyor da aradan bunca sene geçmesine rağmen halen  “Zulüm köpekleri” bu coğrafyada istedikleri gibi at oynatabiliyor, her türlü zulmü pervasızca yapabiliyor? 

Müslümanlar birbirini boğazlamaktan, kendi çıkarına değil de Batı’nın isteklerine kul köle olan yönetimleri desteklemekten ne zaman vazgeçerlerse, aklı ve bilimin ışığında adil ve demokratik bir düzen kurabilirlerse ancak o zaman işler tersine dönebilir. Ama ne acıdır ki bu da ufukta pek görünmüyor.

Yazarın Diğer Yazıları