Cahit Zirgüleli

ŞAHİN BAŞKANIN AĞARAN SAÇLARI

Cahit Zirgüleli

Elazığ insanını şu kadar yıldır tanımama rağmen bir türlü anlayamadım. Gün olur her şeye muhalefet eder, millet Mersin’e giderken o tersine gider. 
Gün olur kuzu gibi kendine dayatılanı seçer, seçmek zorunda kalır. 
Durumuna bakmaz, yaşadığı mağduriyeti görmez de başkalarının dertleriyle dertlenir, harap olur. 
Yanı başındaki şehirler günden güne gelişip, serpilip, büyürken kendi şehrinin günden güne kabuğuna çekilmesini, kısır döngülerin girdabında geleceği kaçırmasını dert etmez.  
Bu durumun sebebini düşünmez, müsebbiplerini aramaz, onlardan hesap sormaz da her daim var olan kadirşinaslığını göstermek için fırsat kollar. 
Ak Parti’nin şehirlerin kaderini değiştirdiği son yirmi yılımıza bir bakın. Çevremizdeki şehirler ne oldu biz ne olduk? 
Bir zamanlar Doğu’nun Paris’i olarak anılan; kültür şehri Elazığ’ımız bu yirmi yıllık süreyi nasıl geçirdi? Şehirleşme adına, kültür adına, ekonomi adına hangi önemli adımları attı? Hangi siyasetçilere teslim etti geleceğini ve bu siyasi figürler hangi noktadan alıp şehri hangi noktaya taşıdı?
İleri mi gitti güzel Elazığ yoksa geriye mi?..
Tamam, şehri deprem vurdu, hemen ardından korona; tam bitti derken asrın felaketi!...
Bütün bunların hepsi tamam, hepsi doğru da Elazığ’ı yönetenler, bu süreci şehir adına bir şansa dönüştürebildi mi? 
Bu felaket fırsat bilinip şehrin çehresi değiştirildi mi? Şöyle bir bakın çevrenize, var mı bu şehrin gelecek yüz yılını karşılayacağını düşündüğünüz bir bulvar, bir cadde, bir sokak?
Şehir merkezi Suriye iç savaşının yıktığı Halep şehrini aratmıyor. Her köşe başında bir metruk bina, kafasına göre bina yıkanlar, açılmasına günler kala okulların civarında yıkılmaya başlayan binalar… 
Tamam depremin bir sonucu bu diyelim. Peki, yıkılan binalar sayesinde mevcut caddelerimiz genişledi mi? Yoksa yeni yapılan binalar kaldırımlara mı inşa edildi?
Daha söyleyecek çok şey var. Ama ben sözü tekrar Elazığlının her daim var olan kadirşinaslığına ve yazımın başlığına getirmek istiyorum.
Son dönemlerde yazılı ve görsel basınımız da bu kadirşinaslığın en güzide örneklerini sergilemeye başladı. Milletin bir sürü derdi problemi var ama onlar Şahin Başkan güzellemeleri yapmaktan, onun bize belediye başkanlığı yaparak ne büyük fedakarlıkta bulunduğunu anlatmaktan bu problemleri aktarmaya fırsat bulamıyorlar. Maşallah hep birlikte belediyemizin ve reisinin sözcüsü gibi davranıyorlar. Gün geçmiyor ki başkanımıza bir konuda şükranlarını sunmasınlar!... (Sunsunlar tabi, yapılan doğru ve güzel işler tabii ki takdiri hak ediyor, mesele bu değil!)
Sosyal medyada da başkanımıza dair çok duygusal paylaşımlar var. Birini halkımızın kadirşinaslığını göstermesi bakımından aktarayım. Doğrusunu söylemek gerekirse ben de bu paylaşımı çok beğenmiştim!.. Paylaşım şöyle: Başkanımızı çok seven bir destekçisi onun başkan olmadan önceki resmini ve bugünkü resmini yan yana koymuş ve geçen sürede başkanımızın Elazığ’ı düşünmekten saçı sakalı ağarttığını vurgulamıştı. 
Sanırım tek beğenen ben değildim bu paylaşımı. Çünkü geçenlerde bir yerel kanalımızda Yemişlik TOKİ’lerde yaşayanlarla bir röportaj yapılmış, röportajda konuşan bir ablamız yukarıda bahsettiğim sosyal medya paylaşımından etkilenmiş olacak ki başkanımızın bu süreçte saçlarının ağardığını vurgulayıp onun adına üzüntüsünü dile getirmişti.
Başta demiştim: Elazığlı kadirşinastır, bunu göstermek için de fırsat kollar!..
Yalnız şöyle bir tehlikesi var bu kadirşinaslığın. Malum yerel seçim yaklaştı, aday adayları belirleniyor. Ya Ak Parti’den aday olmayı düşünenler Nasrettin Hocamızın fıkrasındaki gibi kepçeyi isteyip biraz da biz saçları ağartalım derlerse? Ya da ne bileyim Ak Parti’nin üst yönetimi başkanımızın bu haline acır da dinlenmesini isterse? O zaman ne olacak!.. 

Yazarın Diğer Yazıları