Cahit Zirgüleli

AK PARTİ AK PARTİ'YE KARŞI

Cahit Zirgüleli

Nihayet seçim bitti. Kimilerine göre Türkiye yeni bir sayfa açtı. 22 yıl süren AK Parti dönemi sona erdi. Tıpkı daha önce olduğu gibi yerel seçimde elde edilen zafer, genel seçimlerde de tekrarlanacak, iktidar da muhalefetin eline geçecek. Beklentiler bu yönde. Ben bu genel görüşlere kısmen katılmakla beraber bazı noktalarda karşı çıkmaktayım. Malumunuz herkes giderken Mersin'e ben giderim tersine.

Huyum kurusun. 

Bu arada bu seçimin sonucunu emekliler belirleyecek diye yazmıştım. İktidar sahipleri beni okumuyor, uyarılarımı dikkate almıyorsa paşa keyifleri bilir. Benden söylemesi!.. 

Gelelim yazımın başlığına. Bana göre AK Parti, seçimi AK Partiye kaybetti. Bu paradokslu ifade ile ne mi demek istiyorum? Mesela Elazığ’da belediye başkanlığında Şahin Bey’in en büyük rakibi kim oldu? Faruk Septioğlu. Peki, Faruk Septioğlu kim, iki dönem AK Parti milletvekilliği yapmış bir isim. Palu’da kazanan Muhammed Septioğlu, o da AK Parti’nin eski belediye başkanı. Kovancılar’da, Sivrice’de, Yazıkonak’ta kazanan adaylar hep AK Partili. Daha doğrusu AK Parti’de umduğunu bulamamış, aday olamamış isimler. AK Parti mevcut adayları değil de bu adaylarla seçime gitseydi Elazığ’da birçok yeri tekrar kazanabilirdi. Ee şimdi bu durumda AK Parti kime kaybetmiş oldu? Ya da şöyle sorayım AK Parti, Palu’da, Sivrice’de Yeniden Refah’a;  Kovancılar’da Büyük Birlik Partisi’ne mi kaybetmiş oldu?

Sadede geleyim. Elazığ özelinden Türkiye geneline doğru ilerlersek büyük şehirler hariç diğer yerlerde bence AK Parti kendine karşı yarıştı ve kaybetti. Bu seçimi bir dip dalga olarak görmeden önce bu gerçekliğe dikkat etmek gerekir kanaatimce.   

Bu, sadece bana ait bir tespit değil. Bu tespiti biraz farklı bir şekilde dile getiren AK Parti il başkanı Şerafettin Yıldırım ve milletvekili Ejder Açıkkapı sosyal medya mecralarında ve muhalif basında gündem oldu. Şerafettin Bey ve Ejder Bey, özetle bir dönem Ak Parti’nin içinde bulunup da daha sonra AK Parti’den aday olamayıp başka partilerden aday olan isimlerden mutlaka hesap sorulacağını, bu isimlerin bir daha AK Parti’de siyaset yapmalarının mümkün olmadığını dile getirmişti. 

Ama acaba girdiği ilk seçimden beri özellikle sağ muhafazakâr siyaseti dizayn edebilme gücüne ve kabiliyetine sahip AK Parti, bu gücünü koruyabilecek mi? Doğru uzun bir zamandır sağ siyaset yelpazesinde AK Parti’nin dışında bir ses çıkmıyor. AK Parti’den ayrılanların da hâli ortada.   

Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın ifadesiyle bu trenden inenleri/ineceğini söyleyenleri bırakın “inmeyi düşünenler” dahi bir daha bu trende kendilerine yer bulamadılar. Daha da kötüsü AK Parti ile ihtilafa düşen birçok isim bir şekilde kriminalize edildi, tabir caizse bu kişilerin başına gelenler pişmiş tavuğun başına gelmedi. Bu durum AK Parti’nin kurumsal kimliğinin ne denli güçlü olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilip, iyi bir şeymiş gibi gösterildi. 

Ancak kanaatimce bu tek seslilik arzusu bir yandan da AK Parti’nin toplumla olan bağlantısının kesilmesine, halkın sesinin en azından yukarıdaki kadrolara duyurulamamasına sebep oldu. Siyasetçilerin gücü azaldı, toplumda bir tabanı ve karşılığı olmayan atanmış kadrolar kendilerinden alttaki kadroları eş dost, hısım akraba ilişkileriyle belirlemeye başladı. Bunun sonucu olarak da deniz bitti, son yerel seçimlerde Ak Parti ilk defa seçimi kaybetti. 

Bundandır ki ben Ejder ve Şerafettin beylerin sonuca kızıp, sonuçtan hesap sormak yerine sürece bakıp bu sürecin neresinde yanlış yaptık, bunu nasıl düzeltebiliriz diye düşünmesinin daha iyi sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. 

Daha önce demiştim benden söylemesi!..

Yazarın Diğer Yazıları