Cengiz Gülaç

OLMASAYDI SONUMUZ BÖYLE!

Cengiz Gülaç

“Napolyon” filmini izlediniz mi, bilmiyorum. Napolyon Bonapart gibi tarihi bir şahsiyeti konu alan filmin tarihi gerçeklik kısmından ziyade bir aşığın travmalarının konu edilmesi eleştirilebilir ama ben yine de filmi izlemeyenlere tavsiye ediyorum.

Filmi eleştirebilirim ama filmin başrol oyuncusu Joaquin Phoenix’i beğenmeyenleri affetmem, baştan uyarayım!

Koca Napolyon ve Rusya…

Bugünlerde, Amerika’nın peşinden koşan Avrupalı çapsız liderlere bakınca Rusya’nın Avrupa için her zaman yıkım olduğunu unuttuk.

Hitler mesela…

İngiliz kibrine bakarsanız Hitler sonunu İngiltere’ye saldırarak başlattı. Bu satırları okuyan siz kıymetli okurların neredeyse tamamına yakınına sorarsanız Amerika savaşa girdiği için Almanya yenildi.

Hollywood efekti denen illüzyon böyle bir şey işte. Peki size Normandiya Çıkartmasının tarihini sorsam…

Efendim, anlamadım!

1944’ün haziranı/eylülü mü dediniz?

Neyse…

Napolyon filminde bir replik var. Napolyon gerçek hayatta söylemiş mi bilmiyorum.

“Kaderim irademden daha güçlü.”

*****

31 Mart seçimlerinin sonuçları üzerine çok kafa yordum. AK Parti’ye, medyaya bakınca kendi kendime “Cengiz, sanki seçmen sadece sana mesaj vermiş! Niye bu kadar dert ediyorsun?” diye söylemiyorum dersem yalan olur.

Dert edinmek meseleyi şahsileştirir, farkındayım. AK Parti’ye olan bağımın etkisi yok diyemem.

Ama objektif olacaksak…

Kader nedir?

Türk siyasal hayatında olmuş olanları kaderle izah edebilir miyiz?

Sözlükte “gücü yetmek; planlamak, ölçü ile yapmak, bir şeyin şeklini ve niteliğini belirlemek, kıymetini bilmek; rızkını daraltmak” gibi manalara gelen kader, “Allah’ın bütün nesne ve olayları ezelî ilmiyle bilip belirlemesi” diye tarif edilir.

Kader kelimesinin Kur’an’da “ölçü, miktar ve güç” anlamlarında kullanıldığı da kabul edilir. Ayetlerde belirtildiğine göre Allah’ın buyruğu düzenlenmiş bir kaderdir (el-Ahzâb 33/38). Her şeyin hazineleri O’nun nezdindedir ve her şeyi belli bir ölçü (kader) dahilinde indirir (el-Hicr 15/21). O her şeyi bir kaderle (bir plana göre) yarattı (el-Kamer 54/49).

Audi A8’e binemesem de dini bilgimin Sayın Ali Erbaştan daha iyi olduğunu gösterdiğime göre konuya geri dönebiliriz!

Abartıyor muyum?

Eee vallahi elime dua yazmıyorum!

Bir “Neyse” daha!..

Türk siyasal tarihine baktığımızda iktidar derdi olmayan ideolojik partilerin haricinde hemen hemen bütün merkez sağ partilerin bir ömrü olmuş. 

1960 darbesi olamasaydı bile Demokrat Parti iktidardan gidiyordu. Rahmetli Menderes ve arkadaşlarının Kemalizm adına idam edildiğine bakmayın siz. Bizde her darbenin görünmeyen asıl sebebi Rusya’yla yakınlaşmadır. 

Öyle olmasaydı da böyle olsaydı ne olurdu gibi bir bakış açısıyla tarihe yaklaşılmaz ama Adnan Menderes Rusya’ya gitmeye karar vermeseydi yine de darbe olur muydu sorusunu sormak bazı gerçekleri anlamamıza yardımcı olabilir.

Yani Demokrat Parti aslında halk nezdindeki iktidarını kaybediyordu. Darbe olmasaydı muhtemelen CHP zaten iktidar olacaktı ve sağlıklı bir demokrasimiz olacaktı.

Sonra Adalet Partisi Demokrat partinin mağduriyeti üzerine kuruldu. 

Çok sonra ANAP iktidarının şatafatını yaşadık. Rahmetli Turgut Özal’dan sonra parti günbegün eridi. 

Doğruyol Partisi Rahmetli Demirel’den sonra eriyip yok oldu…

Yani Türk siyasal hayatına bakınca görüyoruz ki; partiler doğuyor, büyüyor, yozlaşıyor, kirleniyor ve…

Tıpkı insanın kaderi gibi…

*****

-Cengiz, sanki seçmen sadece sana mesaj vermiş! Niye bu kadar dert ediyorsun?

-Yok canım, mesele dert etmek değil. Sadece anlamaya çalışıyorum.

-Anla o zaman! Hiçbir şey değişmeyecek…

-Istakozcular, Audi A8’e binenler, şatafatlı hayatlar yaşayanlarla haramı rızk zannedenler dert etsin canım, ben hayatımdaki her şeyi kendime borçluyum.

-Bak yine anlamıyorsun. Sana hiçbir şey değişmeyecek diyorum…

-Nasıl yani?

-İktidarlar gelir, geçer, gider… Istakozcular hep kalır!

*****

AK Parti’den 31 Mart sonrası bir beklenti var ya, adını “değişim” koyduğumuz… 

AK Parti’ye bakınca aklıma George Orwell’in “Hayvan Çiftliği” isimli romanındaki bir pasaj geldi:

“Bazen kendisini ayakta tutan kuvvetin sadece irade gücü olduğunu hissediyordu.”

Ve sonra Napolyon filminin sahnesi gözümün önüne geliyor...

“Kaderim irademden daha güçlü.”

Ve son “Neyse”!

Ben en iyisi Ahmet Kaya’dan “Olmasaydı sonumuz böyle”yi dinleyeyim!..

Yazarın Diğer Yazıları