Hüsamettin Gül

TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ YAŞANIRKEN TUTULAN AYNALAR

Hüsamettin Gül

Değerli Okurlar,

Genelde Dünya'da özelde Türkiye'de toplum olarak içinde bulunduğumuz duruma dair endişelerimiz gittikçe artıyor. Gazze’deki katliamdan bahsetmiyorum. Ülkemizin bence bir numaralı sorunu haline gelen maddi ve manevi anlamda yaşanan çöküşten bahsediyorum. Bu çöküşün altında yatan sebepler, her birimizi yakından ilgilendiriyor.

Günümüzde birçoğumuzun, yaşanan olumsuzlukları bir başkasına yüklemede mahir olduğunu görmekteyiz. Ancak  gerçek sorun daha derinde ve bireylerle birebir ilişkili. Kendi davranış ve tutumlarımızı eleştirmeden, toplumsal sorunları yalnızca dış faktörlere yüklemek, çözümden ziyade kaçışı temsil eder.

Dini değerlerimizle çelişen davranışlar, günümüzde bir norm haline gelmiş durumda. Düğünlerimiz, giyim tarzımız ve medyada sunulan içerikler, bu çelişkinin en açık göstergeleri. Çocuklarımızın giyiminden, televizyonda izlediğimiz programlara kadar her alanda ahlaki yozlaşmaya tanık oluyoruz. Özellikle televizyon dizileri ve reality şovlar, toplumumuzun ahlaki yapısını ciddi şekilde sarsıyor. Eşcinsellik, ensest ilişkiler, çıplaklık ve sapkınlıklar, bu programlar aracılığıyla normalleştiriliyor ve topluma sunuluyor.

Bunun yanı sıra, kendi değerlerimize ve inançlarımıza sahip çıkmakta zorlanıyoruz. Dizilerde ve televizyon programlarında, dini ve ahlaki değerlerimizle çelişen içerikler yayılırken, toplum olarak büyük bir sessizlik içindeyiz. Eğlence sektöründe dominant olan eşcinseller, Kripto Ermeni, Rum, Sabatayist Yahudi ve Masonlar gibi gruplar, bu içeriklerin yayılmasında etkili oluyor. Aile içinde ve toplumda, İslami değerlerimizi korumak ve yaşatmak yerine, bu değerlere aykırı yaşam tarzları benimsenmekte.

Küçücük yavrularını sapıkların zevklerine sunarcasına dekolte giydiren anne babalar bile ne olacak bu gidişatın sonu diyor. Dindar toplumuz ama sözde düğünlerde hanımı, kızı gayet çıplak ve dar elbiselerle namahrem erkeklerin önünde göbek atarken bile kimse rahatsız olmamakta. 

Biz bu hale nasıl geldik? Bizi bu hallere kimler getirdi. Bize bir nazar oldu. Cuma'mız pazar oldu. Ne olduysa hep azar azar oldu. Gelinim olur musun dediler. Mübarek evliliği mahvettiler. Sadece seyrettik. Bugün ne giysem dediler. Genç kızlarımızın kıyafetlerini çıkarttılar. Mal mal izledik. Biri bizi gözetliyor dediler. Nikâhsız yaşamı legal hale getirdiler. Koyun gibi izledik. Çarkı felek dediler.

Ne kadar çıplaklık varsa her akşam evimize soktular. Onları evlerimize biz aldık. Ahlaksız dans ve erotizmi yetenek diye alkışlayanlar yine bizlerdik. Survivor adalar dediler, yarı çıplak kadın erkek hayasızlığı af buyurun ö...... gibi seyredenler bizlerdik. Benimle dans eder misin dediler, bir nesli gözümüzün içine baka baka zehirlediler. Popstar dediler, milyonları uyuttular. Biz de horul horul uyuduk. Ensest, iğrenç ilişkileri dizi yaptılar. Tepki vermedik. Gösteri yapmadık. Yürüyüş yapmadık. Siyasilere “size ne oluyor” diyemedik. Bir tepki veremedik. Eşcinsel iki erkeğin yatak görüntüleri verildi. Kılımız bile kıpırdamadı. Yine tepkisiz kaldık.

Kanalı protesto etmedik. Dizilerde yumuşak, homo, top, sapık tiplemeleri normalmiş gibi bizlere komedi adı altında sundular. Biz de karı taklidi yapan seviyesizler gibi güldük geçtik. Biz susarak bunları büyüttük. Bu olanları normalmiş gibi gördük. Yüzlerce dizilerde aile içi seks, zina, fuhuş normalmiş gibi yıllarca servis edildi. Ağzımızı açmadık. Kınamadık, kalkıp kanalların önünde protesto yapmadık. Eşcinsel kırıtan erkeklerin kadınlar matinesine gittik, başörtülü bacılarımızla göbek attık. Oha diyemedik, sen erkeksin ne kırıtıyorsun demedik, diyemedik. Kendi karı kızlarımızı TikToklarda tesettüre uygun bir şekilde şehvetli gözlere meze yaptık. Aman canım ne olacak ki dedik. Osmanlı sultanlarını yatak odasından çıkmayan seks düşkünü tiplemeler yaptılar, kılımız kıpırdamadı. Hâlbuki 10 binler o kanalı yayın yapamaz hale getirmeliydi. Özellikle son 20 yıldır dizilerde çıplaklık özendirildi. Mini etekli kızlar, göğüsleri tamamen ortada kadınlar, bizleri her şeye alıştırdılar. Sesimizi çıkarmadık. Dizi yönetmenlerinin büyük bir çoğunluğunun eşcinsel sapıklar olduğunu hiç düşünmedik. Onların beyin ve pis zihinlerinden çıkan dizileri her akşam oğlumuza, kızımıza seyrettirdik.

Bunun sonucunda, gençlerimiz ahlaki kriterlerimizden uzak bir hayat sürmeyi tercih eder oldu. Bu süreç siyasi erkin toplumun hassasiyetlerine olumsuz yaklaşmasını ve ciddiyetsiz tutumuyla bu günlere gelindi. Bu durumun çözümü, her birimizin bireysel sorumluluk alması ve toplum olarak değerlerimize sahip çıkma çabasından geçiyor. 
İslami öğretilere ve değerlere yeniden yönelmek, bu süreçte kritik bir öneme sahip. Hz. Mevlana'nın "Buğday ektin de arpa mı oldu?" sözü, bu durumu özetliyor. Ektiğimiz değerler, geleceğimizi şekillendiriyor.

Bu olumsuz tablo karşısında siyaset üretenlerin derhal harekete geçmesi bu toplumsal değişim sürecinde, her bir bireyin iyiliği emredici ve kötülüğü nehyedici olma görevi bulunmaktadır. Millet olarak bu görevi yerine getirmezsek, geleceğimiz için çok daha büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağımızı bilmemiz gerekir.

Toplumsal çöküşün eşiğinde, her birimizin ayna tutarak kendi içimize ve etrafımıza bakma zamanıdır.Değerlerimizi korumak ve gelecek nesillere aktarmak, sadece bireylerin değil, tüm toplumun sorumluluğundadır.

Yazarın Diğer Yazıları