Cengiz Gülaç

DEVLET HÜKÜMETE KAYYUM ATADI!

Cengiz Gülaç

Belediye seçimlerinden sonra beklenmedik bir şekilde 22 yılın sonunda ilk defa bir seçimde AK Parti ikinci parti olunca bu sonucun sebepleri üzerine fikir beyan etmeyen kalmadı. 

Fikir sahibi olmak için bilgi sahibi olmanın hiçbir anlamı olmadığı bir toplumda elbette siyasi bir meselede analiz kasmanın bir sakıncası yoktur.

AK Parti’nin ikinci parti olmasına dair yapılan analizlerin neredeyse tamamına yakının haklılık payı var. Herkes kendince sebepler sıralıyor.

AK Parti’nin yeniden nasıl birinci parti olabileceğine dair yapılan analizlere de itirazım yok. Sadece AK Parti’nin 1994 veya 2002 ruhuna dönmesi gerektiğine dair yapılan analizlere itirazım var.

AK Parti yeniden en güçlü parti olmak istiyorsa bence 2024 ruhunu yakalamalıdır. Hatta mümkünse, 2050, 2100 vizyonunu hedef almalıdır.

Soruyorum size, 1994 ruhu bugünün gencine hitap edebilir mi veya hangisinin umurunda?

Dünya değişti, Türkiye değişti. İletişim araçları, kaygılar, zevkler, beklentiler, ihtiyaçlar değişti…

Hatta ideolojiler değişti. Yoksa kaldı mı diyelim!

Çağın ruhunu yakalamayan hiçbir fikir hayatta kalamaz.

Neyse, asıl konumuza gelelim…

AK Parti’nin ikinci parti olmasına ilişkin yapılan analizlerin nerdeyse tamamına yakınında haklılık payı olduğunu söyledim ya…

Genelde meselenin kıyısından, köşesinden dolanarak eleştiriler yapılıyor. 

Tamam, her tespitin haklılık payı var da, AK Parti’nin düşüşünde ittifak meselesi ve yeni rejimin hiç mi etkisi yok?

Bu konu partililer ve de Ak Parti’yi destekleyen medya kadıları için “Cısss” bir konu olduğu için hiç kimse bu konuya girmek istemiyor.

*****

Ülkücü bir arkadaşımla sohbet ediyorduk. Mesele ittifaka geldi. 

Sayın Devlet Bahçeli’nin hükümet politikaları üzerindeki etkisini konuşuyordum ki arkadaşım gülerek şöyle dedi:

Abi ne uzatıyorsun? Devlet, Devlet Bahçeli’yi hükümete kayyum olarak atadı!”

Bir ülkücünün Cumhur İttifakı’na bakışı!

Haksız mı?

******

İttifak meselesini düşünüyordum…

Acaba AK Parti sistemi değiştirip kendisini %50+1’e mahkûm/mecbur etmese daha mı iyi olurdu diye kendi kendime sorarken aklıma tam 5 yıl önce Hakimiyet Gazetesi’nde yazdığım “MHP AK Parti’nin Sonu Olur mu?” başlıklı yazı geldi.

Bu hafta köşem biraz uzun olacak ama sıkılmadan okuyacağınızı düşünüyorum.

Bakın tam 5 yıl önce ne yazmışım?

*****

MHP AK PARTİ’NİN SONU OLUR MU?

Adamın birisi ara ara bankaya gider para yatırırmış ama hiç para çekmezmiş. Bu durum uzun süre devam etmiş. Sonunda banka müdürünün dikkatini çekmiş.

Yine adamımız bir gün para yatırmak için bankaya gittiğinde müdür adamı yanına çağırmış, çay ısmarlamış. Sohbet başlamış…

 -Beyefendi, uzun zamandır bankamızın müşterisisiniz. Hep para yatırıyorsunuz ama hiç çekmiyorsunuz. Yanlış anlamazsanız, ne işle uğraşıyorsunuz?

 -Ben bahisçiyim müdür bey.

 -Nasıl yani?

 -Her konuda insanlarla iddiaya girerim ve hiç kaybetmem!

 -Bu nasıl olur? Mümkün değil.

 -İsterseniz sizinle bir iddiaya girelim.

 -Hangi konuda?

 -Saçınızda hiç ak yok. Yüz hatlarınıza bakınca otuzlu yaşlarınızın başında olmalısınız. 

 -Evet.

 -Müdür Bey, tam bir ay içinde makatınızın tam ortasında kalınca bir beyaz kıl çıkacak!

 -Hadi canım, mümkün değil!

 -Öyleyse 20 bin liraya iddiaya girelim.

 -Tamam lan! Girdik öyleyse…

Adam bankadan çıkmış, bir ay sonra bankada buluşmak için müdürle sözleşmişler. 

Müdürü dert almış. Her gün elinde ayna, bir ay boyunca makatını kontrol ediyormuş. Herhangi bir beyaz kıl görünmüyormuş. Ayın sonu gelmiş…

Bizim iddiacı adam bankaya köyün muhtarını da şahit tutmak için götürmüş. Müdür makatını açmış ve hiçbir beyaz kıl yokmuş.

Müdür, kazandım diye sevinç çığlığı atmış! Muhtar adama bir torba vermiş, bankadan ayrılmış. Müdür “Nassı yaa, bak ben kazandım!” demiş. Adam, “Hayır müdür bey, ben kazandım.” demiş.

Müdür, “Olur mu, bir tek tel bile beyaz kıl yok işte.” deyince, adam muhtarın verdiği torbayı açmış ve şöyle demiş:

Bir ay içinde bankada senin mabadını göstereceğime dair muhtarla kırk bin lirasına iddiaya girmiştim. Al bu senin yirmi binin, bu da benim yirmi binim. Sana zahmet hesabıma yatır!”

*****

İnsanları desteklediği partilere göre eleştirmenin demokratik bir tutum olmadığını söylemek sıradan bir tespittir aslında. CHP’yi temsil ettiği çizgi yüzünden, MHP’yi savunduğu ideoloji yüzünden eleştiremeyiz. Hatta HDP bile terörle arasına mesafe koymuş olsaydı saygıyı hak edebilirdi.

AK Parti de kendisine göre bir siyasi anlayışa sahipti. CHP AK Parti çizgisine gelse,… Veya MHP, CHP çizgisine gelse muhakkak ki mensupları tarafından eleştirilir.

Cumhur İttifakı kurulduktan sonra AK Parti’nin söylemlerinde gözle görülür bir sertleşme vardı. En son 31 Mart seçimleriyle birlikte “Beka Sorunu” Cumhur İttifakı’nın en büyük seçim stratejisi oldu.

Milliyetçi söylemler her geçen gün sertleşerek attı. En sonunda Cumhurbaşkanı Türkiye ittifakından bahsetti, demiri soğutmak gerekir, önümüzde sorunlarımızı halletmemiz için dört buçuk yıl var diyerek ortamı yumuşatmak istedi…

Ama…

Sayın Kılıçdaroğlu’na şehit cenazesinde yapılan saldırıdan sonra Sayın Bahçeli’nin kınamayı geçtim, orada ne işin vardı gibi bir tutum sergileyip… Türkiye ittifakı da nerden çıktı gibi bir söylemi üzerine, Cumhurbaşkanı Bahçeli’nin sözlerine göre saf tutmaya başladı.

Şartlar ne olursa olsun, bir genel başkana yapılan saldırıyı Cumhurbaşkanı’nın kınayacağını hepimiz tahmin edebiliriz. Ama Cumhurbaşkanı genel ifadelerle saldırının yanlış olduğunu söylese de, bir geçmiş olsun bile demedi.

Demem o ki…

MHP aslında kendi içinde tutarlı politikalar izleyen bir parti. Bunun için de eleştirme hakkımız yok. Ama AK Parti 2002’de geldiğinde farklı vaatlerde bulunmuştu. O vaatler de, bugün ki güvenlikçi söylemlerin sert bir dille ifade edildiği vaatler değildi.

AK Parti’yi dikkatli izleyin. Partide parlayan yıldız kim? Süleyman Soylu. Sebep!?...

Son seçimde “Beka Sorunu” söylemi büyük şehirleri kazanmaya yetmedi. Muhafazakâr, milliyetçi illerde de AK Parti’nin oyları düştü. 24 Haziranda (2018) zaten tek başına iktidar elden gitmişti…

O zaman ittifaktan karlı çıkan kim? 

LYani Ak Parti MHP’lileştikçe, kazanan MHP oluyor. Bu açıdan bakınca Sayın Bahçeli partisi açısından doğru bir strateji uyguluyor. Tebrik etmek lazım.

Ak Parti 24 Haziran seçimlerini ittifak kazandı diye sevinip, ilk defa iktidarı tek başına değil de, dolaylı olarak koalisyonla elde ettiği gerçeğini unutup…

2002’de başlayan serüvenin, Tanrı Dağlarında uluyup, içimizde tarifi anlamsız bir sempati uyandıran MHP’li Cemal Enginyurt çizgisine gelmiş olmasını kazanmak sayıyorsa!…

Banka müdürü de aslında iddiayı kazanmıştı!

Yazarın Diğer Yazıları